Kitap Dünyası

Türkçülüğün Esasları

Hakan Arslanbenzer / 28.08.2015

Ziya Gökalp, düşünürden çok tanımlayıcı ve düzenleyicidir. Türk düşüncesi Meşrutiyetten Cumhuriyete maalesef düşünürlerin düşünceleri ile değil Gökalp gibilerin siyasi formülasyonlarıyla taşındı; bunun için de çok ciddi bir kırılmaya uğradı. Meşrutiyet döneminin Kavmiyet-İslamiyet tartışmasında taraf olmayarak sentezcilik ve eklektizm yoluna başvuran Gökalp, bir yandan düşünce dünyasının yıldızlığına soyunurken diğer yandan da düşünce ile siyaset arasında köprü vazifesi görmeye çalışıyordu. Sosyoloji ve milliyetçilik bu gayretin bugünden bakınca görülen başlıkları. Çoğunlukla Gökalp’in demokrat ve popülist-halkçı tarafı görülmez. Popülizm, düşünce olduğu kadar karakterdir Ziya Gökalp’te. Sentezciliği, soyut meseleleri somutlaştırma ve Batılı kavramları yerlileştirme çabaları hep bu yukarıdan aşağı popülizmin yansımalarıdır aslında. Eskiden Gökalp’in Cumhuriyet döneminin siyasi düşüncesi içindeki rolü genellikle abartılırdı. Son zamanlarda ise Murat Belge gibi amatörlerin yaptıkları propagandalar netice vermiş, Gökalp Fransız sosyolog Emile Durkheim’ın basit bir taklitçisi gibi görünmeye başlanmıştır. Bunun altında, Gökalp’in Avrupa milliyetçiliğindeki halkçı tarafı kendi düşüncesine temel kıldığının pek fazla görülmemesi yatar. Gökalp’ın gençliğinde bunalımlı (kafasına tabancayla ateş ederek intihara kalkışmıştır) ve ihtilalci bir davranış içinde olduğu ise neredeyse hiç söz konusu edilmez. Oysa bu iki şey, Gökalp’in düşüncesinin soyut-ideal görüntüsünün yol açtığı gizemi çözmekte işe yarayacak başlıca araçlar olmalı. Ziya Gökalp, halk yaşayışına dayanan bir millet kavramı ibda etmeye çalışır. Bize kalırsa bu, akim kalmış bir projedir. Kemalist resmi ideoloji halkçılığı ilkeleri arasında göstermekle birlikte, bütün ilkeleri temelde laikliğe yaslamış ve bu da kısa zamanda devlet yetkisi ve ekonomik gücü ele geçiren elitlerin halk üzerinde baskı kurmasına varmıştır. Batıda halkçılık ve laiklik birbirlerine besleyen yaklaşımlarken Türkiye’de laiklik halkçılığı ıskartaya çıkarmıştır. Gökalp’in rüyası bu değildi. Gökalp hiçbir surette halk üzerinde kültür zabıtalığı yapacak bir seçkinler zümresi tasavvur etmemişti. Bu da ilginçtir, işe yaraması için pratik düşünceler formüle eden Ziya Gökalp, tam da düşüncelerinin işe yarayabileceği Cumhuriyet rejimi kurulduktan sonra adeta iptal edilmiştir. Gökalp’in düşünceleri her dönemin muhalif ve halkçı milliyetçilerinde yaşıyor diyebiliriz. Onun dışında yalnız adı var. Bugünün kozmopolit İslamcıları ve liberaller ise Gökalp’i topa tutarken aslında Kemalist uygulamaları Gökalp düşüncesi olarak yeniden formüle etme hatasına düşüyorlar. Ziya Gökalp düşüncesinin en olgun meyvesi olan Türkçülüğün Esasları, bir düşüncenin ne kadar saptırılabileceği yolunda bir ders olarak da okunabilir. Kitapta Gökalp’in ırkçılığı, kavmiyetçiliği, hatta siyasi milliyetçiliği inkar ettiğini görmek bazılarınızı şaşırtacaktır. Bir kültür milliyetçisidir Gökalp. Bu kültür de halk kültürüdür.

Yeni Haberler