Kitap Dünyası

Poetika

Hakan Arslanbenzer / 07.08.2015

Aristo’nun en iddiasız eserlerinden biri ve eksik bırakılmış bir kitap olmasına rağmen, bize göre Poetika Aristo’nun bugün için en fazla hayatiyet arz eden eseridir. Bunun iki sebebi var. Birincisi, son yüzyılların Batı aleminde şiir ve sanatın felsefe ve tarihe galebe çalmış olmasıdır. İkincisi ise, Platon’un Devlet kitabının şiire ayrılan 3 ve 10. bölümleriyle birlikte okunduğunda Batı düşüncesinin herhangi bir konuda uzlaşmayı arayan değil, farklılaşma peşinde koşan bir düşünce olduğunun anlaşılmasına katkı yapmayı sürdürmesidir. Yani ister Batıyı kendisi için okuyalım, ister kendimiz için; Aristo deyince Poetika’nın sürpriz bir eskimezliği olduğunu kabul ederek yola çıkmamız bizim için kazançlı olacaktır. Bu küçük ebatlı kitap Aristo’nun en zor metinlerinden biridir aslında. Zorluk çoğunlukla düşüncelerin işlenişinde değildir. Asıl mesele kitabın konusunun tam olarak ne olduğunun daima askıda kalmasıdır. Poetika bildiğimiz anlamda bir şiir veya sanat teorisi kitabı değil. Türe adını vermekle birlikte Poetika tam anlamıyla bir poetika değildir. Hocası Platon kadar (ki Platon’un şairlere karşı ne büyük bir kibir taşıdığı herkesin malumudur; Platon şiiri eğitime katkısı olduğu oranda dikkate değer bulduğunu pek gizlemeyen, anakronik bir tanımlama yapmak mümkünse bir tür parti sanatı ideologudur) bile şiir sanatıyla ilgili değildir Aristo. Üstadın temel meselesi psikolojidir. Poetika’yı okuduğumuzda Aristo’nun nasıl bir şiir zevki olduğunu bile anlamayız. Ama her türden insan zanaatına uyarlanabilecek bir taklit teorisi olduğu için, insanın yapıcılık/yaratıcılık yeteneği ve eylemi konusunda düzenli ve programlı işleyen bir düşünceyi izleme şansı bulmuş oluruz. Kitabın değeri burada yatar. Medeni insanın müdafası gibidir yani Poetika. Aristo’nun hocası Platon’la alttan alta ne tarz bir cedelin içine girdiğini farketmek de ilginç doğrusu. Zira Platon’un temel meselesi kültürdür. Epik şiiri dramatik şiire üstün tutmasının altında bu yatar. İşte Aristo’nun çözümlediği ve karşı taarruza geçtiği mesele de budur zaten. Aristo da tragedyayı destanın üstüne koyma çabası içindedir. Bunun Türkiye’de Meşrutiyetten beri alttan alta veya açıkça tartışılan kültür mü medeniyet mi sorusuyla, sorunuyla elbette bağları kurulabilir. Hasılı kelam, Poetika Türkçede henüz okunmamıştır bile dersek çok da abartmış olmayacağız.

Yeni Haberler