Gündem

Mahallelere Dair Notlar – II

Selahattin Turhan / 14.06.2016

Mahallelere dair notların bir önceki yazısında genel itibariyle Osmanlı klasik döneminde mahalleleri tanımlamaya çalışmıştım. Tanımının yanı sıra, mahalle yapılanmasının, hanelerin bu mahallelerde nasıl ve ne şekilde oturduğunu aktarma çabasında bulunmuştum. Bu yazıda ise mahallelerin kendine has yapılarını, kültürünü ve bir nebze de olsa unsurlarını incelemeye çalışacağım. Pek tabii ki bu şekilde kısa notların, Osmanlı klasik döneminde mahalleler ile ilgili bütün bilgileri kapsamadığının da yeniden altını çizmek gerekiyor.

Bir önceki yazıda mahallede yaşayan hanelerin genel olarak belli bir sosyal, dini ya da mesleki gruba ait olduklarından bahsetmişsek de bu gruplaşmanın mahallelerde kati bir ayrıma ya da diğer bir deyişle gettolaşmaya gitmediğinin altını çizmiştik. Bununla birlikte klasik dönem Osmanlı mahallelerinde, mahalle sakinleri bir bakıma birbirine karşı sorumlu olurlardı. Bir mahalleye yerleşmek isteyen bir haneye, o mahallede yaşamakta olan insanların evvela müstelsilen kefil olması lazımdı. Bu durum ise devletin bir nevi istenmeyen olaylara karşı tedbiri olarak görülebilir. Bu istenmeyen olaylardan ilki tahmin edebileceğiniz üzere vergilerin düzenli toplanması hususuydu. Bir nevi mahalleli tarafından müstelsilen kefil olunarak mahalleye yeni yerleşen bir kişinin vergilerini düzenli olarak ödeyeceğinin garantisi verilmiş olunuyordu. Bunun yanı sıra kefil olmanın ikinci bir işlevi de merkezi otoritenin sağlanması, yaşanabilecek herhangi bir gayrinizami durumun önlenmesiydi. Bu şekilde Devlet-i Aliyye hem iktisadi hem de sosyal güvenliği sağlamaya çalışıyordu.

Mahallenin ana unsurlarına geldiğimizde ise – pek tabii ki Müslüman mahalleleri – genelde merkezlerinde cami ya da mescid bulunduğunu görüyoruz. Mahallelerin merkezinde cami ya da mescid olmasına rağmen, mahalle bu yapılardan ibaret değildi. Bunun yanı sıra hamam, tekke ve çeşme gibi yapılar da bulunmaktaydı. İslam kültüründe pek çok defa karşılaştığımız temel kurumlardan biri olan vakıflar ile bu yapıların giderleri ve tadilatları karşılanırdı. Bütün bu yapıların yanı sıra mahalleler için camiler önemli bir yer tutmaktaydı. Hemen hemen her vakit namazı, ama özellikle de akşam ve yatsı namazları mahallenin erkekleri tarafından burada kılınır ve bu nedenle de mahalle aslında bir cemaat olarak tanımlanırdı. Camiye düzenli olarak gitmek, namazları cemaat ile birlikte kılmanın dini boyutunun yanı sıra bir de sosyal boyutu bulunmaktaydı. Diğer bir deyişle, düzenli olarak namazını cemaat ile birlikte kılan kişiler hem mahalleli tarafından tanınır hem de muteber kişiler olduklarını ispatlarlardı. Bu cemaatin başı ya da temsilcisi de takdir edersiniz ki imam olurdu. İmam hem mahallenin bütünlüğünü sağlayan, hem de herhangi bir olayla karşılaşıldığında mahallelileri en iyi tanıyan kişilerden bir tanesi olarak önemli bir şahit durumuna gelirdi.

Bu şekilde incelendiğinde mahallelerin sadece bireyler ve hanelerin günlük hayatı için değil, Devlet-i Aliyye’nin iktisadî gücünü ve nizam-ı alemi koruması için de oldukça önemli bir rol oynadığını görebiliriz. Osmanlı’da mahalleler, bu nedenle, bir nevi en küçük idarî birim görevini üstlenmişler ve bu görevi layıkıyla yerine getirebilmek adına da bir dizi önlemler almışlardır. Bütün olarak incelendiğinde günümüzdeki mahalle kültürünün köklerinin bu şekilde ortaya çıktığını da idrak etmek pek tabii mümkün olacaktır.

 

Kaynakça

Osman Özsoy, Osmanlı Toplumunda Mahalleliler Arası Münasebetler

Özer Ergenç, Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine

 

Yeni Haberler