Köşe Yazısı

I. Dünya Savaşı ve Harp Mecmuası – II

Arda Akıncı / 22.03.2016

1915 yılında Çanakkale Zaferi’nin de verdiği moral ile Osmanlı Harbiye Nazırlığı Harp Mecmuası’nı yayımlamaya başladı. Temel amacı, cephede savaşmakta olan askerlerin ve onların memleketlerinde bıraktıkları ailelerinin moralini her daim yüksek tutmak, onların zafere olan inancının kırılmasına izin vermemekti. Zira ne kadar çok kişi zafere inanır ise o kadar mümkündü zafer. Bir önceki yazıda Harp Mecmuası ile ilgili temel bilgileri vermiş, ne amaçla ve ne kadar bir süre yayınlandığından bahsetmiştik. Peki Harp Mecmuası’nın muhteviyatı nedir? Yayınlandığı 27 sayı boyunca neler konu alınmış, dergide ne tür yazılar, fotoğraflar basılmıştır?

Harp Mecmuası tam anlamıyla, I. Dünya Savaşı sırasında cephe gerisinde süren ‘propaganda savaşlarının’ bir ürünü idi. Osmanlı Harbiye Nazırlığı, resmî olarak dergiyi çıkaran kurum olarak gözükmese de, devletler arasındaki cephe savaşlarının dışında bu savaşta da geri kalmak istemiyordu. Hem adından hem de amacından anlaşılacağı üzere Harp Mecmuası çoğunlukla cephedeki Osmanlı askeri ve onların kahramanlık öykülerinden oluşuyordu. Bunun yanı sıra dergide fotoğraflar ön plana çıkıyordu. Derginin içerisinde yer alan yazılar ise bu fotoğrafları desteklemek amacıyla konulmuş hissiyatı veriyordu.

Derginin ilk sayısında Harp Mecmuası’nın “Niçin Çıkıyor” başlıklı yazısının yanı sıra bir de “Türkiye ve İslam Aleminin Kurtuluşu” başlıklı bir yazı da bulunmaktaydı. Bu yazının – yüksek ihtimalle uzun yıllar boyunca verilen ve bir türlü beklenilen zaferleri getirmek hususunda muvaffak olunamayan savaşlardan bitkin düşmüş bir halkın yeniden giriştiği, hem de o güne değin görülmemiş büyüklükte bir harbi meşrulaştırmak gayesi olduğunu anlayabiliyoruz. Zira yazıda Er geç, ister istemez muharebeye iştirak etmek mecburi idi. … bilhassa İstanbul ve Boğazlara sahip olarak Şark ile Garp arasındaki bütün kısa ve müsait yolları ihtiva eden Türkiye gibi bir devletin bîtaraflıkla sonuna kadar kalması imkan haricindeydi.” ifadeleri yer alıyordu.

Harp Mecmuası’nın bir başka dikkat çeken şey ise ikinci sayıdan itibaren derginin son sayfalarına iliştirilen “Yaşayan Ölüler” başlıklı kısımdı. Her ne kadar talihsiz bir başlık seçilmiş olsa da bu kısımda esasen farklı cephelerde kahramanca çarpışan askerlere fotoğraflarının yanına isimlerini ve şehadet yerlerini yazıyordu. Bu şekilde vatan savunmasında şehit düşen askerlerine de vefa borcunu bir nebze de olsun ödemeye çalışıyordu. 27 sayılık derginin ikinci sayısından itibaren yer alan bu bölümün başlığı Ramazan 1334 tarihinde çıkarılan 11. sayı ile “Mübarek Şehidlerimiz” ile değiştirildi.

Dergi ilk sayısından son sayısına kadar birçok fotoğraf, yazı ve şiire yer verirken, bu fotoğraflar arasında Osmanlı askerleri tarafından alınan esirler de yer almıştır. Özellikle esirlerin düzgün giyimli, sağlıklı ve iyi görünümlü gösterildiği bu fotoğraflar ise karşı propaganda amacıyla kullanılmıştır. Temelinde, düşman kuvvetlerinin teslim olmaları halinde kendilerine iyi bakılacağı mesajını vermek amacı vardır.

Harp Mecmuası hem o dönemin gazete ve diğer mecmualarına kıyasla çok daha kaliteli olmasıyla hem de özellikle yayınlanma amacını gerçekleştirebilmiş olması açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Çıkarıldığı 27 sayı boyunca aynı kaliteyi koruyabilmesi ve içeriği ile dikkat ile incelenmesi gereken bir mecmua olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Kaynakça 

Başbakanlık Basın ve Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Harp Mecmuası  

Cafer Ulu, Çanakkale Muharebeleri Sırasında Basının Propaganda Amacı Olarak Kullanılması: Harp Mecmuası Örneği

Erol Köroğlu, Ottoman Propaganda and Turkish Identity: Literature in Turkey During World War I

Yeni Haberler