Kitap Dünyası

Ruhun Fenomenolojisi

Hakan Arslanbenzer / 11.09.2015

Hegel’e akıl taşkını veya aklın azmanı dense yeridir. Bu kadar çok ruhtan söz edip de bu kadar kesin bir şekilde aklın soğukluğunu temsil etmek her filozofun harcı değil. Bu filozof Alman bile olsa. Kant’ta, yazarın bütün analitikliğine rağmen belli belirsiz uçuşlar, kaçışlar, sezişler hissedersiniz. Zaten Kant’ın eseri tam da değildir. Düşüncesinin çoğunu düşünüp azını yazmış görünür. Modern sanat felsefesinin yani imgeciliğin Kant’a dayandırılması boşuna değil. Kant, bu tarafıyla belirsizliği yenme gayreti içinde bir belirsizdir denebilir. Hegel’se açık, seçik, net, biraz da serttir: “Yazılmamış düşünce düşünülmemiş sayılır,” diyecektir katı, kuru, acı bir şekilde. Bütün düşünce yazılabilir mi? Elbette hayır. Fakat Hegel de bunu bilmiyor değildi. Metafizik soruların, özetle sonsuzluk ve yokluğun yazıya gelmeyen tarafının kesinlikle idrakindeydi. Fakat çözümcülüğü, formülcülüğü onu en zor, en kâmil meselelerin en kolay tarafından dolaşıp geçmeye zorluyordu. Sonsuzluğu düşünürken kendimizi yokluğu düşünürken bulduğumuzu, yokluğu düşünürken de sonunda sonsuzluğu düşünür hale geldiğimizi yazacaktı uzun, çözümlemeci bir makalesinde, geçerken. Hegel’in felsefedeki durumu adalet karşısında bir hukukçunun durumuna benzer. Acaba adalet tecelli edecek midir ve nedir adalet; yargıç adaleti vaz, devlet ihdas edebilir mi? Yahut, suç nedir, suçlu kime denir; aynı suçu işleyen iki kişi, farklı gerekçelere sahip oldukları ölçüde aynı yargıyla niçin karşılaşsınlar ve aynı cezayı hak etmedikleri çok açık değil mi? Bu sorular ne kadar yıldırıcı olursa olsun hukukçu için teknik olarak büyük bir anlamları yoktur. Hukukçu, hukuku hem devam ettirmekle hem de her defasında bir kere daha ortaya çıkarmakla meşgul ve sorumludur, o kadar. Kanun ne diyorsa odur yani; veya ne denmek gerekiyorsa kanun onu demelidir, bitti. Hegel de işin özünde felsefenin hukukçusudur, bütün o mükemmel sistemi de aslında çok basit birtakım kabullere yaslanan ağır ve sağlam, ama tıpkı bir kütük gibi ağır ve sağlam bir hukuki felsefedir. Devlet gibi felsefe yani. Hem haklı hem de güçlü. Ama şifa mıdır derseniz, bireysel bir Hegel okuması yoktur diyebiliriz. Kendiniz için yapacağınız şeylerden biri Hegel okumak olamaz. Hegel, insanın ancak ulusu için okuyabileceği bir düşünür. Bir ulusunuz varsa ve felsefe bilmenin ona hizmeti dokunacaksa, Hegel okumanız kaçınılmazdır. Bu, bir kuraldır.

Yeni Haberler