Eskimeyen Kitaplar, Eskimeyen Kitaplar, Kitap Dünyası

Mütenebbi Divanı

Hakan Arslanbenzer / 12.05.2016

Mütenebbi ve Maarri, klasik Arap şiiri içinde yeni bir çığırdır. Arap şiirinde şiir, nazım ve nesir katı bir şekilde ayrı dururken Mütenebbi ile birlikte daha karmaşık bir tür olarak şiir ortaya çıkmıştır. Bunda İslam’ın Arapça konuşanlar kadar Arapça dışında diller konuşan yeni toplumları da etkisi altına alması ve böylece kültürel bir çoğullaşma ortaya çıkması kadar kelam, felsefe ve tasavvuf yollarıyla düşüncenin belirginleşmesi, şairliğin bile ölçüsünün hikmet haline gelmesinin payı olmalı. Mütenebbi saray şairidir; önce Halep, sonra Kahire emirinin yanında yer almıştır. Övgücülüğü, emirinin kahramanlıklarını anlatan hamasi şiirleri bundandır. Gücü sevdiği, güçlünün yanında yer aldığı anlaşılıyor. Yeteneklidir, söyleyişi kuvvetlidir. Deneyim, gözlem, muhakeme ve siyasete dayalı güçlü beyitleri çoktur. Bunların bir kısmı Arapçada deyimleşmiş şeyler. Mütenebbi kelimelerle geçinen, hayatını şiire bağlamış bir adamdı. Profesyonel şairdi yani. Para, şöhret ve mevki elde etmek için bugün övdüğü bir emir, Mütenebbi’ye istediğini vermeyince yarın yanından kaçıp onu hicveden şiirler yazabilirdi. Karakterindeki bu karmaşık zaaflara rağmen şiiri ifade olarak kesindir. Kısa ifadelerle yaşadığı dönemin meselelerini parlak bir şekilde söylemiştir. Şiirinin siyasi bir çerçevesi vardır. Mütenebbi Abbasi döneminin sonlarında, yani siyasi karmaşa ve çoğulluk çağında yaşadı. Bu dönemde her şey bir günde değişebiliyor, önce katı kurallar konup sonra bunlar birdenbire çiğnenebiliyordu. Güvenlik ve istikrar yoktu. Ki Mütenebbi bir seyahat esnasında haramiler tarafından soyulup öldürülmüştür. Şiirlerinde bu istikrarsızlığın sonucu sayılabilecek bir tür bireysellik de vardır. Bir beytinde atalarıyla değil kendiyle övündüğünü, atalarının kendine değil kendinin atalarına şeref verdiğini söyler. Müthiş beyitlerinden biri: “At, gece, çöl beni tanır | Kılıç, mızrak, kağıt ve kalem de.”

Yeni Haberler