Kitap Dünyası

Keloğlan

Hakan Arslanbenzer / 02.10.2015

Orta Asya Türk sözlü geleneğinden Anadolu’ya taşındığına kuşku olmayan nevi şahsına münhasır masal kahramanı. Keloğlan da tıpkı Nasrettin Hoca ve Karagöz gibi içimize o kadar işlemiş ki bugün çocuklar için özellikle radyo ve televizyonlarda, kitaplarda ve tiyatroda eğlendirici ve öğretici yeni Keloğlan masalları uydurmaya devam edebiliyoruz. Keloğlan, Nasrettin kadar zeki ve nüktedan, Hacivat kadar uyanık ve kurnaz, Karagöz kadar kaba ve bencil olabilir. Tahir Alangu bunu zorunluluğa bağlıyor. Keloğlan asla ideal bir masal kahramanı değildir. Keloğlan masalları aşağı yukarı hep şöyle başlar: Memleketin izbe bir köşesinde, fakir bir köyün fakir bir evinde Keloğlan ve anası vardı… Bu yokluk Keloğlan’ı sapa yollara başvurarak yolunu bulmada ustalaştırmıştır. Yoksulluk ve yetimlik Keloğlan’ın nedenleri gibi görünüyor. Alangu, “bu dünyanın haksızlıklarına karşı alttan ve derinlerden gelen sinsi ve kinle karışmış bir saldırı ya da bir direnme ihtiyacı”ndan söz eder Keloğlan’ın karakterini açıklarken. Keloğlan bu şekilde sahipsiz, fakir, keleş bir oğlanken masal boyunca asla sırtı yere gelmez, en kötü durumdan bile sıyrılmayı bir cinlik yaparak başarır ve oyun zekasıyla sonunda padişahın kızıyla evlenip saraya yanlamayı başarır. En büyük düşmanı Köse’dir. Köse ile Keloğlan’ın ilişkisi hep Köse’nin oyunları ve Keloğlan’ın onu alt edişiyle örülür.

Yeni Haberler