Dosya Haberler

Anadolu’nun sineması – II

Arda Akıncı / 17.03.2016

Yazı dizisinin bir önceki kısmını yalnızca 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan sinematografın Osmanlı topraklarına, daha doğrusu payitahta nasıl geldiğinden bahsetmiştik. Bununla birlikte ilk gösterime de değinmiş ve sinematograf ile ilk karşılaşan isimlerden birisi olan Ercüment Ekrem Talu’nun hislerini aktarmıştık. Sponek Birahanesi’ndeki ilk gösterimden sonra sinema Osmanlı toplumu tarafından da kabul görmüş ve yayılmaya başlamıştır. Bu yazıda ise bu yayılmadan bahsedeceğim.

Genel itibariyle sinemanın, Osmanlı’da –bu yazı dizisi başlığının önerdiğinin aksine– Anadolu coğrafyasına yayıldığını söylemek pek mümkün değildir. Zira teknolojinin el verdiği ölçüde İstanbul içerisinde bile uzun yıllar boyunca sinemanın lüks bir eğlence olarak kaldığını görüyoruz. Sultan II. Abdülhamid nasıl ki saray halkına tiyatro seyrettirdiyse, Sultan Mehmed Reşad’ın da saray halkına sinema izlettiğini biliyoruz. Bu noktada sinemanın saray eğlencesi olarak Osmanlı’nın son yıllarında önemli bir faaliyet haline geldiğini, özellikle Sultan Mehmed Reşad tarafından büyük bir zevkle kabul gördüğünü söyleyebiliriz.

Lakin sinema sevdasının kısa süre içerisinde halka da yayıldığını görebiliyoruz. 1908 yılının Ramazan ayı boyunca Vezneciler’de bulunan İstanbul Tiyatrosu’nda sinema gösterili yapılır. Daha sonra –Sponek Birahanesi’nde ilk sinematograf gösterisini organize ettiği iddia edilen– Sigmund Weinberg 1910 yılında Pathe Sineması’nı açar. Yine İstanbul’la sınırlı kalmasına rağmen sinemanın toplum nezdinde de kabul görür.

Weinberg’den sonra Türkler tarafından da sinema salonları açılmaya başlanır. 1914 yılında önce Cevat Boyer ve Murat Bey Millî Sinema’yı daha sonra da Şakir ve Kemal Seden Kardeşler Ali Efendi Sineması’nı açarlar. 1914 yılı Türkiye’nin sinema tarihi için bir başka önem daha taşımaktadır ki bu da Fuat Uzkınay’ın “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı”nı çekmesinden dolayıdır. 1914 yılında Uzkınay’ın çektiği bu film, Türkler tarafından çekilen ilk film olma özelliğini taşıdığı gibi Türkiye sinemasının da başlangıcı olarak tarihe geçer.

Özel girişimler kadar Osmanlı döneminde devlet girişimleri de devam eder. 1915 yılında Devlet tarafından Merkez Ordu Sinema Dairesi kurulur ve başına Sigmund Weinberg getirilir. Ancak 1916 yılında Weinberg’in Türkiye’yi terk etmesine müteakip Merkez Ordu Sinema Dairesi’nde onun yerini Fuat Uzkınay alır. Bu tarihten sonra hem bu coğrafyada hem de Türkiye dışında sinema faaliyetleri hızla devam eder. 1923 yılına kadar Sedat Simavi, Ahmet Fehim, Muhsin Ertuğrul gibi birçok önemli isim sinema alanında çalışmalarını sürdürür. Hatta sinema öyle bir boyut alır ki Ahmet Fehim’in çektiği Mürebbiye filmi sansürlenen ilk film olarak da Türkiye’de sinema tarihine geçer.

1896 yılında yapılan ilk gösterimden itibaren hem yabancılar hem de Türkler tarafından benimsenen sinema üzerine Osmanlı’nın son günlerine kadar çok ciddi çalışmalar yapılır. Bu dönemde yapılan çalışmalar ise Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılından sonra da devam eder.

 

Kaynakça

Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi

Sungu Çapan, Türk Sinemasının Doğuşu

Yeni Haberler