Eskimeyen Kitaplar, Eskimeyen Kitaplar, Kitap Dünyası

Kuyucaklı Yusuf

Hakan Arslanbenzer / 02.05.2016

Realistten çok romantik, sosyalistten ziyade halkçı olması dolayısıyla ve ayrıca sağ düşünceden sol düşünceye geçtiği için hem sağ düşüncenin mensupları tarafından hem de sosyalistler tarafından sert bir şekilde ve çok uzun süre eleştirilen Sabahattin Ali, hem hikayelerinde hem de romandan çok uzun hikaye sayılabilecek romanlarında Türk hikayesinin açıklarından birini az çok kapatmış, hikaye metnine ihtiyaç duyduğu güzellik hissini, sanat kıvamını ve sanatsal bakış açısını kazandırmıştır. Açlıktan ölmek üzere olan bir adamın gözünden ona hiç acıması olmayan dünyayı tasvir ederken ya da zengin aile çocuğuyla yoksul çocuğunun arkadaşlığının sınıf farkı dolayısıyla nasıl da tuhaf ve zalimane jestlerle engellendiğini gözler önüne sererken, kısacası sosyal çirkinliği okuyucunun belleğine kazırken müthiş bir estetiği uygular Sabahattin Ali. Bu, onun hem sosyalizan amacını gerçekleştirmek için kullandığı bir araçtır; çünkü sosyal sınıflar arasındaki dengesizlikleri anlatmanın en ekonomik yollarından biri de güzelliğin, insaniyetin, kısacası duyusal, duygusal ve düşünsel güzelliğin imkansızlığını vurgulamaktır. Hem de aslında güzellik duygusu yazarın zihninde temel olarak mevcuttur. İnsan ne doğayı ne başkalarını ne de sosyal bir mevkii tamamen ele geçirip onun içeriğindeki güzelliğin tadını çıkaramaz. Taşraya atanan memur, yoksulluktan kemikleri birbirine vuran çamaşırcı kadının bir jestinde kendi hayatının güzel ve korunmuş taraflarının kırılganlığını, imkansızlığını, güçsüzlüğünü yakalar. Sabahattin Ali’de zulüm ya da merhamet güzelliğin yol arkadaşıdır. Her anlatısında ya doğal ya da sosyal olarak yerli yerinde duran bir güzellik daha üst sınıftaki birilerinin ihtirası yüzünden mahvolur. Ya da söz konusu ihtiras kendi kendini yiyip bitirerek dekadan bir güzellik ortaya çıkarır, fakat bu güzellik de netice itibariyle sahipsiz ve adsız kalır. Sabahattin Ali, konusu ne olursa olsun imkansız aşkın yazarı. Okuyucunun karşısına (bütün roman ve hikayelerini birlikte düşünmek kaydıyla) geniş bir duygular ve duygusal tavırlar kadrosuyla çıkar. İhanet, korkaklık, acımasızlık ilanihaye… Bir tarafta da aşk, yakınlık, merhamet gibi duygular vardır ve bu ikisi arasındaki amansız mücadeleyi çoğunlukla olumsuz duygular kazanır. Fakat bu kazanç tam bir rezalet görünümü içinde ortaya çıktığı için de hüsrana dönüşür ve ortada sadece trajik bir güzellik duygusundan başka hiçbir şey kalmaz. Bu ise kendisini her çağda ve insana (Türkçeye) ait her ortamda yenileyebileceği için, kendisine yönelik eleştirilerin haklılık payı ne olursa olsun Sabahattin Ali’yi edebiyatımızın ve dilimizin unutulmazları arasına sokmaya yetişir.

 

Yeni Haberler