Dosya Haberler

“Daire-i Adâlet” üzerine

Selahattin Turhan / 25.01.2016

Osmanlı İmparatorluğu, toprakları bakımından en geniş dönemlerinde 3 kıtaya hakim olmuş, milyonlarca nüfusa sahip farklı etnik ve dinî grupları bünyesinde barındırmış ve belki de klasik tanımına göre bir imparatorluk olmanın hakkını en iyi vermiş devletlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı’da hem devlet ideolojisi bakımından hem de sınırları içerisinde bulunan farklı grupların idaresi bakımından adil olma ve adalet anlayışının çok büyük bir rol oynadığını söyleyebiliriz.

Adalet anlayışı İslam kültürünün önemli bir parçası olduğu için, Türk devlet geleneğinde Osmanlı’dan önce de sistematik bir şekilde devlet idaresinde tatbik edilmiştir. Bu sistemleştirilmiş adalet anlayışına da Adalet Dairesi yahut Daire-i Adâlet adı verilmiştir. Bu, özünde sultanların himayesinde bulunan tebaasını koruyabilmesini, adil ve doğru bir şekilde yönetebilmesini amaçlayan bir sistemdir. Bu sistem şu şekilde işler: Ancak adil bir hükümdar reâyâsını koruyabilir; korunan ve kollanan reâyâ üretim yapabilir ve vergilerini ödeyebilir; hazinesi dolu bir devlet kendini dış tehditlere karşı koruyacak güçlü bir ordu oluşturabilir; ancak güçlü bir orduya sahip bir hükümdar güçlü olabilir ve adalet sağlayabilir. Ya da eski deyişle “Adldir mûcib-i salâh-ı cihân, cihân bir bağdır divarı devlet, devletin nâzımı şeraittir, şeraitte olamaz hiç haris illa melik, melik zabteyleyemez illa leşker, leşkeri cem’edemez illa mal, malı cem’eden raiyettir, raiyetti kul eder padişah-ı âleme adl.”

Genel itibariyle Osmanlı devlet ve toplum yönetiminin merkezine konmuş bu anlayış, ancak adaletin sağlanmasının bir devleti ayakta ve sağlam tutabileceğine işaret etmektedir. Devlet katında ve toplum arasında sağlanacak mutlak adaletin uygulayıcısı en başta padişahtır. Padişahın sağladığı ve koruduğu adalet ile başlayan bu döngü, hem tebaayı hem orduyu hem de devlet hazinesini kapsayarak yine padişaha hizmet ederek tamamlanır. Bu şekilde gücünü Allah’tan alan padişah, O’nun kitabı Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara “Allah için hakkı ayakta tutan hakimler ve adalete şahidlik eden kimseler olun” (Mâîde Suresi 8. Ayet) emrini de yerine getirmiş olur.

 

Kaynakça

Ahmet Altay, Klasik Dönem Osmanlı Siyasetname Geleneğine Bir Bakış

Halil İnalcık, Devlet-i ‘Aliyye II. Cilt

_____________, Osmanlı Toplum Yapısının Evrimi

Yeni Haberler